
Girişimcilikte Rekabet Kaybedenler İçindir!
Eğer bir girişimciyseniz her zaman tekel bir girişimi hedeflemelisiniz ve rekabetten kaçınmalısınız. Rekabet kaybedenler içindir…
Öncelikle şirketimiz için nasıl bir değer oluşturabiliriz buna değineceğim. Bunun için şu soruya cevap bulmalıyız: “İşletmemizi ne değerli kılar?”
Değerli bir şirket için 2 şey doğrudur. İlk olarak dünya için X kadar değeri ifade edersiniz, ikincisi X’in Y kadarını kapsıyorsunuzdur. İnsanların gözden kaçırdığı kritik nokta X ve Y’nin birbirinden bağımsız değişkenler olması X çok büyük olabilir yada Y çok küçük olabilir. Değerli bir firma kurmak için bir değer oluşturmanız ve bir kısmını almanız lazım. Bunu bir zıtlık olarak göstermek gerekirse örneğin Amerikan hava yolları endüstrisi ve Google gibi bir şirketi karşılaştırırsak ve eğer bunu endüstri büyüklüğüne göre ölçersek diyebiliriz ki hava yolları sektörü arama motorundan daha önemlidir. Peki gelir olarak ölçersek Amerikan hava yollarının 2012’deki iç hatlar geliri 195 milyar dolar Google ise sadece 50 milyar dolar. İçgüdüsel olarak yine bir seçim yapacak olursak hava yolu seyahatini mi bırakırım yoksa arama motorunu kullanmayı mı bırakırım? Bakınca hava yolu seyahati arama motorundan daha önemli gibi görünüyor. Fakat işin arka yüzü öyle değil. Kar marjlarına baktığınızda Google’ın kar marjı hava yolları şirketinden daha fazla.(Aşağıdaki grafikte görebilirsiniz.) Yani elinizde sadece bir arama motoru var ve hava yolu endüstrisinden çok daha ufak ve çok daha değerli. Biraz önceki X ve Y ile tam da bunu anlatmak istemiştim.
Mükemmel Rekabet
Mükemmel rekabete baktığımızda belli avantajlarımız ve dezavantajlarımız var. Avantajları verimli bir dünyada girişiminizi gerçekleştiriyor olmanız. Genelde siyasi olarak şöyle denir : “Toplum için rekabet her zaman iyidir, rekabet gelişimi sağlar ve bu bir şekilde iyi bir şeydir.” Dezavantajı ise aslında sanıldığı gibi iyi olmaması. Eğer kendiniz çok rekabetçi bir şey ile uğraşıyorsanız genelde kârınız düşüktür. Rekabete ayak uydurabilmek için daha çok şeyden feragat edersiniz, bu da kâr marjınızı düşürür.
Yelpazenin bir ucunda tamamen rekabetçi olan endüstriler var diğer ucunda da tekeller var. Tekeller çok daha sabit ve uzun yaşamlı işletmeler ve daha fazla sermayeleri var. Eğer yeni bir şeyi icat ederek eşsiz bir tekel elde ederseniz bence bu çok değerli bir iş başardığınızın göstergesidir. Her iki şekilde de dünyaya bakarsak sadece 2 çeşit işletme türü var : Mükemmel şekilde işleyen rekabetçi işletmeler ve tekel işletmeler. Aralarında neredeyse hiç bir fark yok. Bu ikilik bence iyi anlaşılmıyor çünkü insanlar içinde bulundukları iş hakkında hep yalan söylüyorlar. Peki sizi piyasa yönünden yanıltan bu tür yanıltmacalar neler? : Bir uçtan bir uca mükemmel rekabetçi ve tekel olan şirketler var diyelim. Aralarında gözle görülür farklılıklar çok az çünkü tekel olan firmalar tekelmiş gibi davranmıyor. Bunun sebebi devlet tarafından kısıtlanmak istemiyorlar. Bu yüzden sanki herkesle rekabet ediyormuş gibi davranıyorlar. Diğer yandan rekabetçi ortamdaki bir şirketseniz çok az kar elde edeceksiniz çünkü rekabet ortamı acımasız ve bunun için diğer tekel olan tarafa yönelik bir yalan söylemeye yelteneceksiniz. Diyeceksiniz ki “Biz kendimize has bir şeyler yapıyoruz!” Aslında göründüğünden daha az rekabetçi çünkü kendinizi farklı göstererek bir şekilde yatırım alıp sermaye gibi şeyler elde edebilirsiniz.
Tekel olmayan bir şirket küçük bir pazarda olduğunu rekabetçi bir ortam olmadığını söyleyecektir. Tekel olan şirket ise bulunduğu pazarın çok büyük olduğunu, çok fazla rekabet olduğunu söyleyecektir. Yani tekel olan şirket işini farklı pazarların birleşiminden oluşan bir şey gibi gösterecek. Tekel olmayan da içinde bulunduğu pazarı kesişim olarak tanımlayacak o pazarın muazzam olduğunu, pazarda sadece kendisinin olduğunu iddia edecektir.
Ayrıca girişimler için birçok popüler kelimeyi kullanmak da bir işe yaramıyor. Örneğin; paylaşım, mobil, sosyal, uygulamalar, bunları birleştiriyorsunuz bir de hikaye uyduruyorsunuz, oldu mu size bir girişim…
Diğer yandan tekel olana baktığımızda örneğin Google hiçbir zaman kendini bir arama motoru olarak tanımlamıyor. Bunun yerine kendini hep farklı şekillerde tanımlıyor. Bazen bir reklam şirketi oluyor. Eğer sadece arama motoru olsaydı diyecektiniz ki Google’ın gerçekten de çok büyük bir pazar payı var ve bu çılgınca. Aynı Microsoft’un 90’lardaki hali gibi ve daha etkin bir tekel. Ama reklam pazarında olduğunu söylersek derdiniz ki arama reklamları 17 milyarlık ve bu İnternet reklamcılığının bir parçası. Ama bütün Amerikan reklam pazarı daha da büyük. Küresel reklam pazarına bakınca da 500 milyara geliyorsunuz. Onun için sadece 3,5 den söz ediyorsunuz. Büyük pazarın çok küçük bir parçası. Eğer bir reklam firması olmak istemiyorsanız bir teknoloji firması olduğunuzu söyleyebilirsiniz. Teknoloji pazarı 1 trilyon dolarlık ve Google teknoloji pazarında bütün firmalarla rekabet ediyor. Kendi kendini kullanan arabalarıyla, Apple, İphone, Facebook ve Microsoft ile rekabet ediyor. Bulutta da Amazon ile. Google bu kocaman teknoloji marketinde ve her yerden rekabet fışkırıyor. Bu şekilde devletin aradığı o tekel statüsünde de olmuyor. Hiçbir şekilde kısıtlanmıyor.
Teknoloji endüstrisinde dar pazarların kanıtı Apple, Google, Microsoft gibi yıllardan beri para basan şirketler. Diyeceğim o ki ABD’deki teknoloji endüstrisinin finansal olarak çok başarılı olmasının bir sebebi tekel türü iş oluşturmaya yatkın olmaları. Onun için tekel oluşturma hakkında bir kaç şey söyleyeyim ve alışkanlık dışı bir noktaya daha değineyim. Alışık olunanın tersine tekel konusunda ufak pazarların peşinden gitmelisiniz. Tekeller pazarın çoğuna sahiptirler. Peki bunu nasıl yapıyorsunuz? Çok ufak bir pazarla başlıyorsunuz, bütün pazarı ele geçiriyorsunuz ve zamanla o pazara yayılarak genişleme yollarını buluyorsunuz. Her zaman yapılan büyük bir hata daha ilk günden koca pazarı hedeflemek. Eğer hedefiniz en başta büyük bir pazarsa bu kategorilerinizi düzgün tanımlamadığınızın ispatıdır. Silikon vadisindeki neredeyse tüm başarılı firmalar ufak pazardan başlayıp genişlemişlerdir. Örneğin Amazona bakarsanız sadece bir kitapçı diyebiliriz ama dünyadaki bütün kitaplara sahip bir kitapçı. Sonrasında ise yavaş yavaş e-ticaret ve benzeri yönlerde genişlemiş bir site. Aynı şekilde Facebook’u düşünürsek, ilk başta hedef kitlesi sadece Harvard’daki 10,000 kişiydi. Yani hepsi de küçük pazarlarla başladılar.
Teknoloji tarihinde bazı şeyler sadece bir defa olur! Tekel türü işlerin değişik özelliklerine bakacak olursak, teknolojide şöyle bir durum var; teknoloji tarihinde bazı şeyler sadece bir defa oluyor yani Mark Zuckerberg bir daha bir sosyal ağ kurmayacak, bir daha Larry Page arama motoru yapmayacak. Önemli olan çok kuvvetli bir etkileşim yapacak ve çok hızlı bir şey yapmak. Böylece insanların dikkatini çekebiliyorsunuz. En başta böyle açılım yapıyorsunuz ve sonrasında başka bir rakip tarafından da geçilmek istemesiniz. Örneğin 90’lara baktığımızda, o zamanlar bir hard disk yaptığınızda belki bütün dünyayı ele geçirebilirdiniz belki ama öyle değil. 2 sene sonra birisi gelirdi ve sizinkinin yerine geçecek başka bir hard disk üretirdi… 20 yıl boyunca çok çok iyileştirilmiş hard diskler oldu. Bunlar kullanıcılar için muazzam yararlıydı fakat bu girişimleri başlatanlara hiçbir fayda sağlamadılar. Bu yüzden hep yeni teknolojiler için insanlara şunu anlatmalısınız : Niye sizin teknolojiniz devamlı olacak? En azından çok uzun süre kullanılabilecek mi? Böyle bir girişim elde ettiğinizde kimse sizi yakalamamalı. Bol bol buluş oluyorsa ve insanlar sürekli olarak sizin konunuzla ilgili olarak yeni şeyler yapıyorlarsa bu toplum için çok iyi ama sizin işiniz için iyi değil.
Genelde biz kaybedenleri rekabet edemeyenler olarak algılarız kaybedenler genelde spor dalında düşünürsek yavaş olanlar geride kalanlardır. Girişimcilik için bunun böyle olmadığını hatta rekabet etmemenin mümkün olup olmadığını düşünün. Zihnimizin kör bir noktasında, psikolojik bir noktada rekabet isteği buluyoruz ve rekabet etmek istiyoruz. Geçmişten beri buna alıştırılmışız, buna programlanmışız. Hep birileriyle rekabet etme…