
Kişisel İmaj ve Markalaşma
İçindekiler
Kişisel İmaj Nedir?
En kısa tanımıyla bizim dışımızdaki insanların zihnindeki biziz. Girdiğimiz bir ortamda tanıştığımız biri hakkında zihnimiz, 30 saniye gibi kısa bir süre içerisinde stereotiplere dayanarak ön yargılara varır. Bu ilk izlenimdir. Kişisel imaj ilk izlenimle başlar, daha sonrasında tutum ve davranışlarımızın toplamı olarak şekil alır.
“Kişisel imaj sessiz bir referans mektubudur.”
Dolayısıyla mektubu koyduğumuz bir zarf vardır. Açalım…
Bir mesaj geldiğinde kimden geldiğine bağlı olarak heyecanlanabilir, mutlu olabilir, kızabilir veya görüldü yapıp bırakabiliriz. Bazen açıp bakmayız bile.
İşte mesajın içindeki aslında sizsiniz ve karşıdakinin rehberinde kayıtlı olan sizin onun gözündeki imajınızdır.
Geçen haftalarda yayınladığım Kişisel Swot Analizi ve Johari Penceresi adlı yazımda nasıl güçlü yönlerimizi bilebilir ve potansiyelimizin farkında olabileceğimizi anlatmıştım. Kişisel imaj yönetiminde de güçlü yönlerimizi ortaya çıkarmak ve potansiyelimizi dışarı aktarmak için uğraşırız. Kişisel imajımızı nasıl yönettiğimiz ya da yönetemediğimize göre kişisel markamızın temelinin sağlamlığını belirlemiş oluruz.
İmaj Yönetimi
Dikkat edilmesi gerekenler;
Öncelikle yanlış algılardan kurtulalım…
İlk olarak kişisel imaj yalnızca dış görünüşümüz, giydiğimiz kıyafetler, takıldığımız kafeterya ve ya kullandığımız cep telefonu, kullandığımız markalar hatta bindiğimiz arabalar değildir.
Ancak görünüşümüz dış dünyaya bizimle ilgili çok şey anlatır.
Gittiğimiz yere göre giyinmek, ne giyeceğimiz, nasıl giyeceğimiz, ne ile nerede ve ne zaman giyeceğimiz ilk izlenim için önemli bir çıkış noktasıdır. Örneğin mülakata gitmemiz gerekiyor. Öyleyse gittiğimiz kuruma göre giyinmemiz imaj yönetiminin altında “görüntü yönetimi” olur ama biz rahat olmaktan hoşlanıyoruz diye şort ve terlikle gidersek bu başta görüntü ardından da imajımızı yönetememiş olmamız için harika bir intihar yöntemi olabilir. Bunu tavsiye etmiyorum çünkü insanlar bizi o an o halimizle görecek ve ilk 30 saniyede mülakatı yapan insan kaynakları sorumlusu tarafından muhtemelen ciddiye alınmaz ve belki ayıp olmasın diye çay ikram edilip gönderilmiş oluruz.
Kısaca dış görüntü önemlidir ama her şey demek değildir.
- Üslubumuz
- Nasıl ve hangi kelimeleri seçtiğimiz
- Nasıl mail gönderdiğimiz
- Dijital kimliğimiz (Facebook, İnstagram, Twitter vb. sosyal ağlardaki beğeni, paylaşımlarımız)
- Beden dilimiz
- İletişim becerileriniz (Dinlemek, anlamak, anlatabilmek)
Hatta siparişi geciktiren bir garsona karşı davranışımız bizim dış dünyadaki imajımızı ortaya koyar.
Yukarıda saymış olduğum tüm maddelere özen gösterilmelidir. Bu maddeler yönettiğimiz imajın temel taşlarıdır ve herhangi bir çatlak yüzünden imajımızın enkaza dönüşmesi, isteyeceğimiz bir şey değildir.
Bu nedenle, kendi SWOT Analizimizi yaparak kendimizi tanımalı ve bu doğrultuda kişisel imajımızı yönetmeliyiz ki kendi potansiyelimizi doğru şekilde yansıtabilelim. Gerçek benliğimizle çelişmeyecek şekilde bir imaj yönetimi yapmalıyız. Aynada gördüğümüz kişinin zihnimizdeki benliğimizle örtüşmesi önemlidir. Olduğumuz ve gösterdiğimiz birbirinden farklı olmamalıdır. Eğer olduğumuz ve gösterdiğimiz birbirinden farklı kişilerse bu kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir. Olmadığımız birisini olmak, hayalimizdeki birisini olmak da imaj yönetimi değildir.
Cümle içerisinde İngilizce kelimeler seçmek, “plaza ağzı” denilen post modern kelimeleri cümle içerisine yerleştirmek, iş yerinde ciddi ve idealist görünmek sizi gerçekte daha imaj sahibi yapan unsurlar değildir.
İmaj yönetirken mükemmel olmadığımızı unutmamalıyız. Kusurlarımızı kabullenmek ve onlarla yaşamak, mümkün olduğunca gidermek asıl imaj yönetimidir.
Bulunduğumuz yere göre kullandığımız kelimeler, kurduğumuz cümleler, fikir ve düşüncelerimiz, diğer insanlara karşı davranışlarımız, nezaket ve görgümüz bizim imajımızdır.
İmaj yönetimi iç benliğimizin dışa vurumudur. Fakat, farklı farklı imajlarımız vardır. Çocuğumuz, ailemiz, öğretmenlerimiz, komşumuz, arkadaşlarımız iş yerimizdeki çalışma arkadaşlarımız, müşterilerimiz…
Hepsinin gözünde farklı imajlarımız vardır. Bunlara karşı tutum ve davranışlarımızın toplamı ise bizim imajımızdır.
Kişisel Marka
Kendi kendimizin referansı olmaktır. Adımızı duyan hedef kitlemizin zihninde oluşan düşünce bulutuna yerleşen sıfatlardır. Bir isim duyduğumuzda önce internetten araştırma yaparız. LinkedIn, Instagram, Facebook vb. sosyal mecralar üzerinden kim olduğuna bakarız. Daha sonra bu kişinin çevresine bakarız.
Örneğin: Coca Cola markasını duyduğumuzda markayla bağdaşan kelime ilk anda mutluluk, markanın ne ürettiği, coca cola şişelerinin açılış anında duyduğumuz o sesi, şişenin görüntüsü vb. bunlar markanın insanların zihninde canlandırdığı soyut ve somut anlamlardır.
İnsanlar sizin adınızı duyduğunda da örneğin: “Mehmet sözünde durur, yalan söylemez ve dürüst biridir, vaktinde orada olacaktır” gibi özelliklerinizden bahsederken, zihninde görünüşünüz, giyim tarzınız ve üslubunuz canlanır.
1 . Soru:
Bir konferansa konuşmacı olarak katılıyor olsaydınız insanlar neden sizi dinlemeye gelirlerdi? Ne yaptınız? veya ne anlatacaksınız?
İnsanlar kendilerine bir şeyler katan insanları dinlerler. Siz onlara ne katabilirsiniz? Önce sizin kim olduğunuza, internet ve LinkedIn, Facebook, Instagram gibi sosyal mecralardan siz ve çevreniz hakkında bilgi toplamaya çalışırlar. Ne iş yaptığınız, kimlerle arkadaş olduğunuz, paylaşımlarınız sizi yansıttığı işin kişisel markanız hakkında insanlara bilgi verir.
2 . Soru:
Bir iş için herhangi bir kuruma başvuru yaptığınızda sizinle beraber bir başkasının da aynı pozisyon için başvuru yaptığını görüyorsunuz ve o kişinin tanıdığı olduğu için sizin yerinize onu işe alıyorlar. Bu torpil midir?
Halk ağzıyla buna “dayısı var ya da torpili var” gibi yakıştırmalar yapılsa da günümüzde bu artık “network” olarak kalıplaşmıştır. O kişinin tanıdığının olması bir kişisel markadır. O kişi kendi markasını başvuru yaptığınız kurumdan birine duyurabilmiş ama siz kendi markanızı duyuramamışsınız. Öyleyse sizin de tanıdığınızın olması gerekir. Network, yani ağınızı geliştirmeli ve genişletmeli, bunu yaparken de çevrenizdeki insanları dikkatli seçmeye özen göstermelisiniz.
Öneriler
Kişisel markanız için bir alan seçip o alan ile ilgili yazılar yazabilir, ürünler üretebilir, eğitim videoları çekebilir veya kendi şarkı sözlerinizi yazıp besteleyebilirsiniz. Örnekler daha bir çok farklı şekilde çoğaltılabilir. Kendi ürünlerinizi satabilir veya ücretsiz erişimle insanların bunlardan faydalanmalarını sağlayabilirsiniz. Kendi adınızsoyadınız.com gibi alan adı olarak satın alabilir, Google’da insanlar sizin adınızı aradığında onlara sizin istediğiniz net ve doğru olan bilgileri verebilir, yaptığınız iş ve kendi hakkınızdaki bilgileri verebilirsiniz.
Daha sonra kendi markanız için anlamı olan bir logo çizin ve kendi renklerinizi seçerek bu renklerle logonuzu şekillendirin ve kendi renklerinize uygun giyinmeye gayret gösterin. Her gün markanızı geliştirmek için en az 10 dakikanızı ayırın. Gündeminizde yalnızca bitcoin veya fenerbahçe olmamalı.
- Trendleri, dünyayı, önemli markaları, ekonomiyi takip etmeye özen gösterin.
- Bedeninize ve ruhunuza dikkat edin.
- Haftada en az 1 TED konuşması izlemeye gayret edin.
- Belgesel veya bilimsel deneyleri takip etmeye çalışabilirsiniz.
- Hiç dinlemediğiniz türde müzikler dinleyebilir, farklı kültürden mutfakları deneyebilir ve yeni insanlarla tanışabilirsiniz.
- Hiç görmediğiniz yerleri görmek için seyahat planları yapın ve bunun için bütçe planlaması yapın.
- Kitap okumayı saymıyorum bile.
- Mutlaka yabancı dil öğrenin. Özellikle İngilizce. Çünkü milyonlarca kaynak İngilizce iken neden yalnızca Türkçe kaynaklar ve film, müzik, belgesel gibi nimetlerden faydalanalım ki?
- Denemekten korkmayın ve ders çıkarmayı bilin. Yalnızca kendi yaptığımız yanlışlardan değil, hayatta başkalarının yaptığı yanlışlardan da ders çıkarmasını bilin.
Yukarıda saydıklarım ve buna benzer örnekler sizin kendi markanıza yaptığınız yatırımlardır.
Kendinizi geliştirmek markanızı geliştirmektir. Örneğin: Mustafa Emre ATA adının arkasındaki insanların zihninde taşıdığı anlam dışarı yansıtabildiği kadar değer bulur. Bunu yapabilmek için de kendinizi yani markanızı geliştirmeniz gerekmektedir.
Umarım kendi markanızı, kendi fikrinizi, kendi logonuzu ve kendi ürünlerinizi oluşturabilir ve hem kendinize hem de başka insanlara faydalı olabilecek girişimlerde bulunabilirsiniz. Unutmayın ürün yalnızca somut nesneler değildir ve yine unutmayın ki e-Ticaret’in bu kadar geliştiği bir dünyada, yarınlar üreten ve bir şeyler için çabalayan, kendi adını bir yerlere getirenlerin dünyası olacağa benziyor.